Dedi-kodu ve koğuculuk

Peygamber'imiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki:
"Her müslümanın diğer müslümanlara kanı, malı ve ırzı haramdır."
Yine Peygamber'imiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
"Dedi - kodudan sakınınız, çünkü dedi - kodu zinadan daha ağır bir günahtır. Zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah (Celle Celaluhu) tarafından kabul edilebilir. Fakat dedi - kodusu yapılan kimse afvetmedikçe dedi - koducunun afvedilmesî mümkün degildir."
Demek ki, kişinin arkasından isterse vücûd eksikliğinden, ister soy asâletsizliğinden, ister sözünde ve davranışında var olduğu ileri sürülen bir kusurdan, isterse gerek din ve gerekse dünyası ile ilgili eksikliklerinden bahsedilsin, bunların hepsi dedi - kodudur. Hattâ, birinin elbisesinden, paltosundan veya atından küçümseyen bir edâ ile arkasından konusmak, gıybettir.
Öyle ki, selef-i sâlihinden bazı ileri gelenlerin misal vererek belirttiklerine göre, birinin arkasından «Elbisesi uzun veya kısa» diye konuşmak bile dedi - kodudur. Nerede kaldı ki, onun şahsiyyeti hakkında rencide edici ifadeler kullanman!
Bildirildiğine göre bir gün bazı konularda bilgi edinmek üzere Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)'imize kısa boylu bir kadın gelir. Kadın çıkınca Hz. Ayse (R. Anha) «Allah (Celle Celaluhu) kadına ne kadar kısa boy vermiş» deyince. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)'imiz ona: «Gıybet ettin Yâ Ayse!» diye ihtar buyururlar.
Peygamber'imiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Aman dedi-kodudan kaçınınız, çünkü o, üç âfet getirir.
1 — Dedi-koducunun duâsı kabul edilmez.
2 — Iyi ameli kabul edilmez.
3 — Kötülükleri birikir.»
Enes Ibni Mâlik'in (R.A.) rivayet ettiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'imiz söyle buyuruyor:
"Mi'raca çıkarıldğım gece tırnakları ile yüzlerini tırmalayan ve leş yiyen bir guruba rastladım. Cebrail'e «Şunlar kim?» diye sordum, bana, bunlar dünyada iken başkalarının ölü etini yiyenler (onun bunun hakkında dedi-kodu edenlerdir) diye cevap verdi.»
Câbir Ibni Abdullah el-Ensarî (rahimehullah) der ki, «Peygamber (Sallalahu aleyhi ve sellem)´imiz zamanında dedikodu olunca derhal kokusu duyulurdu, cünkü gayet seyrekti. Fakat şimdi dedikodu öyle çoğaldı ki. bütün burunlar koku ile doldu, o yüzden artık kokusu farkedilmez oldu. Tıpkı sunun gibi: Derici atölyesine giren birini düşünün, adam kokunun ağırlığı yüzünden orada fazla kalamaz.
Oysa atölyede çalışanlar hiç bir rahatsızlık duymadan orada yerler, içerler, burunları alıştığı için kokuşmuş deri kokusunu duymazlar. Iste dedi-kodunun günümüzdeki durumu da böyledir.»
Dedikodu yapan kimse önce pişmanlık duyup tevbe etmelidir, böylece Allah (Celle Celaluhu) hakkından kurtulmus olur. Arkasından da hakkında dedikodu yaptığı kimseden de helâllik alması gerekir, eğer adam hakkını helâl ederse ancak o zaman kul hakkından kurtulmus olabilir.
Buna göre dedikodu yapan kimsenin yerinden kalkmadan ve dedikodusu karşı tarafın kulağına varmadan önce Allah (Celle Celaluhu)'dan onun için afv dilemelidir. Cünkü dedikoducu, haber karşı tarafın kulağına varmadan tevbe ettiği takdirde, ortada sadece Allah (Celle Celaluhu) hakkı söz konusu olduğu için tevbesi kabul edilir.
Fakat dedikodu haberi karşı tarafın kulağına varınca tevbe sayesinde dedikodu vebalinin ortadan kalkabilmesî için, dedikoduya uğrayanın hakkını helâl etmesi gerekir.
(İ.Gazali, Kalplerin Keşfi)
....back to Cumalar
No comments:
Post a Comment