İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”
NAMÂZ DÎNİN DİREĞİ
Bu zât buyuruyor ki: (Bu dünyâda, insana,
Önce lâzım olan şey, ermektir “Tam îmân”a.
Bundan sonra, sâlih ve yarar iş yapmalıdır.
Bunların içinde de en mühimmi, “Namâz”dır.
Resûlullah buyurdu bir hadîs-i şerîfte:
“Namâz kılmak, bu dînin direğidir elbette”.
Namâz kılan bir kimse, dînini doğrultmuştur.
Namâz kılmıyan ise, dînini yıkmış olur.
Namâzı, doğru dürüst kılarsa eğer insan,
Kurtulur, günâh olan kötü işler yapmaktan.
İnsanı kötülükten korumıyan bir namâz,
Görünüşte namâzdır, doğru namâz olamaz.
Velâkin doğrusunu yapıncaya kadar tam,
Görünüşü yapmaya, etmeli yine devam.
Buyuruldu: “Bir şeyin, hepsi yapılamazsa,
Hepsini de elinden kaçırma hiç olmazsa”.
Allahın merhameti sonsuzdur çünkü evlât.
O, kabûl edebilir görünüşü, hakîkat.
“Böyle kılacağına, hiç kılma” dememeli.
“Böyle kılacağına, dosdoğru kıl” demeli.
Namâzı, cemâatle edâ etmeli ki hep,
Azaptan kurtulmaya, “Namâz”dır çünkü sebep.
Mü’minûn sûresinin başındaki âyette,
Buyuruldu: “Mü’minler, kurtulacak elbette”.
Âyetin devâmında, şöyle buyurmaktadır:
“Onlar, namâzlarını dosdoğru kılanlardır”.
Bir kadı, heyecanla gelerek bir “Velî”ye,
Yalvardı: “Oğlum için bir duâ edin” diye.
Oğlu, “Tâun” derdine birden yakalanmıştı.
Diğerleri hep ölmüş, bir bu oğlu kalmıştı.
Cevâben buyurdu ki: "Ben, âciz bir kimseyim.
Onun kurtulmasına, yok elimde bir şeyim."
Sonra geçti içeri, iki rekât bir namâz,
Kılıp, Hak teâlâya eyledi duâ, niyâz.
Sonra kalkıp dedi ki: "Oğlunuz buldu sıhhat.
Evinde, sapa sağlam oturuyor şu saat."
Ayrılıp, sevinerek evine koştu kadı.
Gördü ki, hakîkaten sıhhat bulmuş evlâdı.)
Bu zât, bir sohbetinde buyurdu: (Bu câmiler,
Allahü teâlânın sevdiği mahaldirler.
Hattâ "Allahın evi" addedilir bu yerler.
Allahın misâfiri sayılır müdâvimler.
Rabbimiz buyurur ki: (Herkes, misâfirini,
İktidârına göre ağırlar tabii ki,
Zengin, zenginliğine göre çok ikrâm yapar.
Fakir de, ona göre mütevâzı ağırlar.
Benim misâfirimdir câmi cemâatları.
Ben de, şânıma göre ağırlarım onları.)
No comments:
Post a Comment